Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp da yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu vakit hanedan üyelerine ziyan verilmemiş ve yeni devlete karşı çıkanlar tarafından kullanılmamaları için yurtdışına gönderilmişlerdir. Maalesef her saltanatın sonu bu kadar düzgün bitmedi. Yüzlerce yıllık bir imparatorluk olan Rusya’da Bolşevik İhtilali olduğu vakit son çar II. Nicholas ve içlerinde küçük kızı Anastasia Romanova’nın da olduğu tüm aile öldürüldü.
Anastasia Romanova ve küçük kardeşi, tıpkı vakitte tahtın varisi Alexei’nin vefatı hakkında ise pek çok kuşku vardı. Küçük çocukların bir biçimde bu infazdan sağ kurtulduklarına ve hala yaşadıklarına inanılıyordu. Hatta bir bayan, Anastasia olduğunu sav ederek yıllarca hak gayreti verdi. Pekala, gerçek neydi? İki çocuk sahiden ölmemiş miydi? Gelin Anastasia Romanova kimdir yakından bakalım ve acılarla dolu kısa hayat kıssasını görelim.
Anastasia Romanova kimdir? Son Rus çarının kara bahtlı kızı:
Anastasia Romanova, 18 Haziran 1901 günü Rusya İmparatorluğu hudutlarındaki Peterhof kasabasında dünyaya geldi. Annesi, evlendikten sonra Çariçe olan Alexandra; babası ise tarihe Rusya İmparatorluğu’nun son çarı olan geçecek II. Nicholas’tır. Çar II. Nicholas, 1894 yılında tahta çıkmıştır.
Anastasia Romanova’nın Olga, Tatiana ve Maria isimli üç ablası ve Alexei isimli küçük erkek kardeş vardı. Alexei birebir vakitte tahtın varisiydi. Tüm saltanat ailelerinin çocukları üzere Anastasia uygun bir eğitim aldı. İsviçreli bir öğretmeni vardı. Yeterli bir geleceği olacağını düşünerek 17 yaşına gelen Anastasia Romanova, Bolşevik İhtilali sonrası 1918 yılında 16 Temmuz’u 17 Temmuz’a bağlayan gece tüm ailesi ile birlikte öldürüldü.
Çarlığın sonunu getiren Bolşevik İhtilali:
Ekim İhtilali olarak da bilinen Bolşevik İhtilali, 15 Ekim 1917 yılında gerçekleşti. Lenin idaresindeki bir küme, kurdukları Kızıl Ordu ile imparatorlukta bir isyan çıkardılar ve kazandılar. Devrim ile birlikte Rus İmparatorluğu yıkılarak yerini Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne bıraktı. Sovyetlerin sonu ise 26 Aralık 1991 yılında geldi.
Devrimden sonra çar ve ailesine ne oldu?
Bolşevik İhtilali 15 Ekim 1917 tarihinde gerçekleşmiş olsa da çar ve ailesinin infazı çabucak yapılmadı. II. Nicholas ve ailesi, Ural Dağları’na sürülerek burada mesken hapsine mahkum edildiler. Yanlarına hizmetçilerini alabilmişlerdi lakin başka tüm mülklerine devrimciler tarafından el konulmuştu.
Artık devrik bir başkan olan ve Rusya İmparatorluğu’nun son çarı olarak ismi tarihe geçen II. Nicholas, devrimciler tarafından büyük hatalara karışmakla suçlanıyordu. Kendisi, ülkeyi yüzlerce yıl boyunca yönetmiş Romanov hanedanından geliyordu. Ailesi ile birlikte hapsedildiği meskende en sıkıntı günlerini yaşadı.
Güvenlik mazeretiyle bodruma indirildiler:
II. Nicholas ve ailesinin konut mahpusunda tutulduğu sırada Rusya Yüksek Sovyet Kurulu kararını verdi; çar ve ailesi öldürülecekti. Ailenin tutulduğu konutun kumandanı olan Yakov Yurovsky 16 Temmuz 1918 günü infaz buyruğunu aldı. Çar ve ailesine dışarıda kaos olduğunu ve güvenliklerinin tehlikede olduğunu söyledi. Onları bodrumda koruyacaklardı.
Çar ve ailesi, yanlarında hizmetçileri ve köpekleriyle birlikte bodruma indiler. Bodruma adımlarını atar atmaz infaz mangası ile karşılaştılar. 16 Temmuz’u 17 Temmuz’a bağlayan gece, infaz mangasının silahlarından çıkan kurşunlarla çar, karısı, çocukları, hizmetçileri ve köpekleri bile oracıkta öldürüldü. Yüzlerce yıllık Rusya İmparatorluğu resmen sona ermişti.
İnfaz sonrası savların gerisi arkası kesilmedi:
- Anna Anderson
Çar ve ailesinin nereye gömüldüğü gizlendi. Elbette bu gizem, ardında pek çok komplo teorisi ile birlikte geldi. Uzun yıllar, Anastasia Romanova ve kardeşi Alexei’nin o infazdan sağ kurtulduğuna inanıldı. Argümanlara nazaran mülklerine el konulduğu sırada mücevherlerini korumak için giysilerinin içine dikmişlerdi. İki küçük kardeşe sıkılan kurşunlar bu mücevherlere çarpmış ve hayatta kalmalarını sağlamıştı.
Bunlar kolay savlar değildi. 1920’li yıllardan sonra pek çok bayan Anastasia Romanova olduğunu sav ederek hak talebinde bulunmuştu. Bunlardan bir tanesi ise tezini yıllarca sürdürdü. Polonyalı olan Franziska Schanzkowska isimli bir bayan, uzun yıllar Anastasia Romanova olduğunu söyledi ve hak çabası için sayısız dava açtı.
Bir Amerikalıyla evlenerek ABD’de yaşayan ve Anna Anderson ismini alan bu bayan, yaklaşık elli yıl boyunca Anastasia Romanova olduğu argümanını sürdürdü ve mirasını istedi. 1970 yılına geldiğimizde Batı Almanya Mahkemeleri tarafından bu dava kesin olarak reddedildi. Birkaç yıl sonra ise tüm argümanların palavra olduğu kanıtlandı.
Anastasia Romanova ve kardeşinin mezarı bulundu:
Sovyetler Birliği özgürlükleri temel alan bir rejim hayaliyle kurulsa bile Lenin öldükten sonra işler oldukça karıştı ve baskıcı bir devlet haline dönüştü. Öyle ki sanat ve bilim çalışmaları bile devlet eliyle denetim edilir hale gelmişti. Bu nedenle 1970 yılında amatör bir arkeolog tarafından bulunan altı yetişkine ve üç çocuğa ilişkin mezar yıllarca saklandı.
1976 yılında bulunan toplu mezardaki yetişkinlerin ve çocukların II. Nicholas, eşi, üç çocuğu ve hizmetçileri olduğu 1991 yılında Sovyetler Birliği dağılana kadar saklandı. Cesetler üzerinde yapılan genetik testlerle bu durum ispatlandı. Hatta Franziska Schanzkowska’nın Anastasia Romanova olmadığı da bu testler ile ortaya çıkmıştır.
Tüm aile üyeleri oradaydı lakin Anastasia Romanova ve kardeşi Alexei ortalarında değildi, yoksa hakikaten kurtulmayı başarmışlar mıydı? Maalesef 2007 yılında, ilk mezara yakın bir noktada Anastasia ve Alexei’nin mezarları bulundu. Yapılan DNA tahlili sonuçları katiydi. Böylelikle onlarca yıllık gizem en sonunda çözülmüş oldu.
Popüler kültürde Anastasia Romanova:
Anastasia Romanova’nın kısa fakat gizemli hayat kıssası Fransız müellif Marcelle Maurette tarafından tiyatro oyununa uyarlandı. Oyun, 1956 yılında Anastasia ismiyle beyazperdeye uyarlandı ve pek çok kısımda Oscar mükafatına layık görüldü. II. Nicholas’ın son periyodunu anlatan The Last Czars isimli bir Netflix dizisi de vardır.
Son Rus çarı II. Nicholas’ın kızı Anastasia Romanova kimdir sorusunu yanıtlayarak acı bir sonla biten hayat öyküsünden bahsettik. Dünyanın farklı noktalarında yapılan ihtilallerden sonra yaşananlara baktığımız vakit ülkemizde yaşananların aslında kültürümüzün büyüklüğünün bir yansıması olduğu açıkça görülüyor. Mevzu hakkındaki fikirlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.
